VAN GEZİ REHBERİ

Edremit Marina


  Türkiye'nin doğusunda bir sahil kenti olan Van, son yıllarda yapılan yatırımlarla turizm kenti olma yönünde ilerliyor. Hep coğrafya derslerinde, genel kültür sorularında karşımıza çıkan Türkiye'nin en büyük gölüne ev sahipliği yapan şehirdir Van. Van Gölü o kadar büyük ki karşı kıyı gözükmüyor. 2017'de ve 2018'de Van Edremit'e iki adet mavi bayraklı plaj yapıldı. Kadınlar, karma ve erkek plajları bulunmaktadır. Giriş ücreti 5 TL. Plajda genel olarak İranlı turistler bulunmakta, aklınıza hemen çarşaflı kadınlar ve çok eşli sakallı erkekler gelmesin. İranlı kadınlar Türk kadınlardan daha çok kendilerine bakıyorlar. İranlılar Türkiye'ye geldiği zaman açılıyor. Neyse konumuz Van :) Bu arada Van'dan Tahran'a kadar Transasya Ekspresi hizmet ediyor, tek yön 160 TL civarında.
Plajları bir kenara koyalım şehrin tarihine bakalım. Van Urartuların ve Ermenilerin başkentiydi. 1915 yangınına kadar Van şehri , Van Kalesi etrafında bulunuyordu, Ermeniler şehirden kaçarken şehri ateşe vermiş. Büyük yangından birkaç cami kurtulabilmiş, binlerce yıllık medeniyet kül olmuş. Van Kalesi ve Höyüğüne giriş 7 TL ve müzekarta ücretsiz. Kalenin bayrak tepesine çıkığınız zaman Modern Van şehrini ve Antik Tuşpayı görebiliyorsunuz. Ayrıca büyük yangından kurulan 2 cami ve 2 cami kalıntısı da göze çarpıyor.(ESKİ VAN ŞEHRİ
Kalenin güneyinde yer alan şehri üç yönden çevreleyen surlar burçlarla takviye edilmiştir. İki kademe halinde inşa edilen surlarda dış surun önünde hendek niteliğinde bir su kanalının oluşturulduğu bilinmektedir. Bugün büyük bir kısmı yıkılmış olan bu surlar üzerinde doğuda Tebriz Kapısı, güneyde Orta Kapı, batıda ise İskele Kapısı yer alıyordu. Bunlardan Orta Kapı günümüze ulaşmış olup yakın zamanda onarılmıştır. Surlar ilk yapıldığında kerpiçten olup XVI. yüzyılda önce dış cepheleri, sonra da iç cepheleri moloz taş örgüyle kaplanmıştır. XVII. yüzyılda yapılmış Eski Van şehrine ait bir minyatürden bazı yapılar hakkında bilgi alınmaktadır. Buna göre Hüsrev Paşa Külliyesi’nin solunda Paşa Sarayı yer almaktaydı. Bu sarayın 40 odalı olduğu ve süslü bir bahçesinin bulunduğu bilinmektedir. Günümüze ulaşmamış bu saraya XVII. yüzyılda bir de divanhane eklenmişti. Kalenin batı ucunda içinden Horhor Suyu’nun aktığı Horhor Bahçeleri bulunmaktadır. Burada da Ketenci Ömer Paşazade Mehmet Paşa Sarayı yer almaktaydı. Sarayın 40 kadar odası olduğu, divanhanesinin büyük bir meydana baktığı kaynaklarda zikredilmektedir. Şehir, eski resimlerinden anladığımız kadarıyla tek veya iki katlı evlerden oluşan mahalleleri, camileri, kiliseleri ve diğer yapılarıyla 1915 yılındaki Rus işgaline kadar kullanılmıştır. İşgal yıllarında meydana gelen büyük yıkımlar ve yangınlardan dolayı halk şehri terk etmiştir. 1918 yılında şehrin geri alınması sonrasında yeni yerleşimler Van Ovası’nda kurmuştur. Eski Van Şehri günümüzde cami, medrese, han, hamam, imaret ve kilise gibi yapılarının çoğu harap şekliyle bir açık hava müzesi halindedir.
SÜLEYMAN HAN CAMİİ
Kanuni’nin 1534 yılındaki Irak seferi sırasında tamir ettirdiği bilinen yapının ilk inşa tarihi belli değildir. Kareye yakın dikdörtgen planlı cami, yakın zamanda yeniden inşa edilmiş olup moloz taş örgülü duvarlar üzerine kerpiç sıvalıdır. İçte dört ahşap direk üzerindeki düz tavan ahşap kütüklerden oluşmaktadır. Yapının doğu yönünde yer alan minaresi altta moloz taş kare kaide üzerine düzgün kesme taştan silindirik gövdeli olup tek şerefeye sahiptir.
KALEDEKİ AMBAR
XVI. yüzyılın son çeyreğinde yapılmış olduğu tahmin edilmektedir. Kareye yakın dikdörtgen planlı yapı, yan yana iki tonozlu birimden oluşmaktadır. Moloz taş duvarlar üzerinde yükselen üst örtüde tuğla kullanılmıştır. Yapının kuzeyden ve batıdan iki girişi bulunmaktadır. İç Kale’de yer alan yapının askeri amaçlı depo olarak kullanılmış olması muhtemeldir.
ULU CAMİİ
Günümüze harap vaziyette ulaşmış olan yapının son araştırmalara göre XII. yüzyılda Ahlatşahlar döneminde ya da 1400’den önce Karakoyunlular döneminde inşa edilmiş olduğu düşünülmektedir. Kareye yakın dikdörtgen planlı yapının kuzeybatı köşesinde silindirik gövdeli tuğla minaresi bulunmaktadır. Mihrap önünde payelere oturan mukarnas dolgulu bir kubbesinin olduğu, diğer bölümlerin ise yine payelere oturan yıldız tonozlarla örtülü olduğu eski fotoğraflarından anlaşılmaktadır. Yapıdaki kazı çalışmalarında ele geçirilen alçı buluntulardan duvarlarının zengin bitkisel, geometrik, yazı süslemeli ve boyalı olduğu anlaşılmıştır. Minarenin bitişiğinde zengin süslemeli taçkapısı bulunmaktaydı. XVIII. yüzyılda yapının kuzeyine bir bölüm eklenmiştir.
KIZIL CAMİ
Yapının XIII. yüzyılda inşa edilmiş olduğu tahmin edilen minaresi kesme taş kaide üzerinde tuğladan silindirik gövdelidir. Tuğlaların değişik istifiyle oluşturulan baklava motifli gövdede iki sıra firuze ve lacivert sırlı çanak dizisi arasında sekiz kollu yıldızdan gelişen geometrik kompozisyonlu kuşak yer almaktadır. Dikdörtgen planlı caminin duvarları moloz taş örgülü olup kesme taş kaplaması dökülmüştür. İki yanda beşik tonoz, ortada kubbeyle örtülü olduğu anlaşıla caminin XVIII. yüzyılda yeniden inşa edilmiş olduğu tahmin edilmektedir.
HÜSREV PAŞA KÜLLİYESİ
XVI. yüzyılda Mimar Sinan döneminde Van Beylerbeyi Hüsrev Paşa tarafından inşa ettirilmiş olan külliyede cami, türbe, medrese, imaret, han ve çifte hamam bulunmaktadır.Cami (6a)Kare planlı olup üzeri tromplarla geçişi sağlanan bir kubbe ile örtülüdür. İki renkli düzgün kesme taş malzemeyle kaplanmış yapının kapısı üzerinde 1567 tarihli kitabesi vardır.  Kuzeyde beş birimli son cemaat yeri olan yapının kare kaideli minaresi silindirik gövdelidir. Yapı cephelerindeki taş süslemeleri ve iki renkli taş işçiliğiyle dikkati çekmektedir. Taş süslemeli mihraba sahip olan caminin vaktiyle orijinal çinilerle kaplı olduğu bilinmektedir. Bu çinilerin tamamı Rus işgalinde sökülerek götürülmüştür. Günümüzdeki çiniler, kalan izlere göre yeniden imal edilmiştir. Yapı çeşitli dönemlerde onarım görmüştür.
Türbe (6b)Kapısı üzerinde yer alan kitabede 1587-88 yıllarında Mardinli Abdullah oğlu Şaban tarafından yapıldığı yazlıdır. Kesme taş malzeme ile inşa edilmiş yapı altıgen planlı olup içten kubbe dıştan piramidal külahla örtülüdür. Cephelerde yer alan kapı ve pencere açıklıkları üç dilimli kemerle taçlandırılmıştır. Kapısının taş işçiliği pencerelere göre daha zengindir. Türbede Hüsrev Paşa gömülü olup sandukası yenilenmiştir.
Medrese (6c)Camiyle aynı avluyu paylaşan 15 odalı medrese U şeklinde avluyu çevrelemektedir. Sivri kemerli revakların arkasında sıralanan odalar kubbe ile örtülüdür. Batı yönde yer alan dershane mekânı medreseden ayrıdır. Medrese, avluda yer alan şadırvanla birlikte eski temelleri üzerine yakın zamanda yeniden inşa edilmiştir.
İmaret (6d)Eski temelleri üzerine yeniden inşa edilmiş olan imaret kare planlıdır. Ortada bir kubbe, dört köşede kubbeli birer oda, dört yönde de birer eyvandan oluşan bir düzenlemeye sahiptir.
Han (6e)Moloz taş malzemeyle inşa edilmiş yapı dikdörtgen bir alana oturmaktadır. Bir avlu etrafına sıralanmış dikdörtgen ve kare odalardan oluşan yapı günümüze temel seviyesinde ulaşmıştır.
Çifte Hamam (6f)Moloz taş malzemeyle inşa edilmiş yapı dikdörtgen bir alana oturmaktadır. Kadınlar ve erkekler bölümünden oluşan yapının her iki birimi de benzer plandadır. Önde büyük kubbeli soyunmalık, ortada küçük kubbeli birimlerden oluşan ılıklık mekânı vardır. Sıcaklık mekânı dört eyvanlı ve dört köşe odalıdır. Doğu yönde boydan boya uzanan bir su deposu yer almaktadır.
KAYA ÇELEBİ CAMİİ
Kaya Çelebizade Koçi Bey tarafından XVII. yüzyılda inşa ettirilmiştir. Yapının kapısı üzerindeki kitabesi Rus işgalinde sökülmüştür. Kare planlı yapı kubbeyle örtülü olup önünde beş birimli bir son cemaat yeri vardır. Dıştan iki renkli kesme taş malzeme ile kaplı olan yapının kubbesi de taş kaplamadır. Kare kaide üzerinde yer alan silindirik gövdeli minare iki renkli taş örgülüdür. Camiye geçişi sağlayan kapı ve mihrapta zengin taş süslemeler bulunmaktadır. Yapı, pencere çevrelerindeki taş süslemeleri ve iki renkli taş işçiliğiyle dikkati çekmektedir. Caminin yanında günümüze ulaşmamış bir medresenin varlığı da bilinmektedir.
HORHOR CAMİİ
Abbas Ağa adında bir hayırsever tarafından XVII. yüzyılda inşa edilmiştir. Dikdörtgen planlı yapı moloz taş malzemeyle inşa edilmiş olup mihrap çıkıntısı iki renkli düzgün taş kaplama ile vurgulanmıştır. Mihrap nişi üstte istiridye kabuğu şeklinde düzenlenmiş, altta baklava deseninde yeşil, sarı, beyaz renklerde boyanmıştır. Yapının kuzeyinde bir medresesinin varlığı bilinmektedir.

BEYLERBEYİ HACI MUSTAFA PAŞA CAMİİ
XVII. yüzyılın başlarında inşa edilmiş olan yapının 1616 tarihli vakfiyesinden kare planlı olduğu anlaşılmaktadır. Günümüze yalnızca bir duvar parçası ulaşmıştır.
KETHÜDA AHMET CAMİİ
XIX. yüzyılda inşa edildiği tahmin edilen yapı dikdörtgen planlıdır. Duvarları iki metre yüksekliğe kadar moloz taş örgülü olup üst kısmı kerpiçtendir. İki beşik tonozla örtülü olduğu tahmin edilen yapı günümüzde harap durumdadır.

MİRİ AMBARI
XVIII. yüzyılın başlarında inşa edilmiş olan yapı dikdörtgen bir alana oturmaktadır. Moloz taş örgülü duvarlara sahip olan ambar, üç bölümden oluşmaktadır. Bölümler üçer tonoz ile örtülü olup yapının doğu cephesi kısmen dışa taşkındır. Ön cephede büyük sivri kemerli açıklık üzerinde tek yönlü bir merdivenle çatıya ulaşılmaktadır.


SARNIÇ
Bin Merdivenler olarak adlandırılan kayadan oyma basamaklarla kaleyle bağlantılı olan sarnıcın Urartular zamanında yapıldığı, daha sonraki dönemlerde de ilaveler gördüğü tahmin edilmektedir. Osmanlı devrinde kayaya oturan iki duvarın (doğu ve güney yönde) örülmesiyle sarnıç dikdörtgen bir alana dönüştürülmüştür. Aynı dönemde içeride düzgün kesme taş örgülü tonozlu galeriler ve rampalar oluşturulmuştur. Şehre bakan cephesinde mukarnaslı silmelerden oluşan bir çerçeve yer almaktadır.
ŞEYH ABDURRAHMAN BABA MESCİDİ VE TÜRBESİ
11. yüzyılda Bağdat’tan gelerek Van’a yerleşen ve halkı irşad ettiğine inanılan Şeyh Abdurrahman Baba ölümünden sonra buraya gömülmüştür. Koyu renkli taşla inşa edilmiş Abdurrahman Baba Türbesi sekizgen planlı olup piramidal külahla örtülüdür. Günümüze ulaşmayan zaviye-mescidi yerine yakın zamanda kare planlı kubbeli cami inşa edilmiştir. XIX. yüzyılda, içten silindirik dıştan sekizgen planlı ve piramidal külahlı Galip Paşa Türbesi yapılmıştır. Bu yapı topluluğunun etrafında zamanla bir mezarlık alanı oluşmuştur.
ÇİFTE (İKİZ) KÜMBETLER
XVIII. yüzyılda inşa edilmiş olan kümbetler sekizgen planlıdır. Cepheleri köşelerde sütunlara oturan sivri kemerli açıklıklıdır. İçten kubbe dıştan piramidal külahla örtülü olan kümbetler kesme taş malzeme ile inşa edilmiştir. Güneydeki Van Beylerbeyi Teymur Paşa’ya, kuzeydeki kardeşi Ahmed Paşa’ya veya Beylerbeyi Mehmet Emin Paşa’ya aittir. Kümbetlerin bulunduğu alan zamanla mezarlığa dönüşmüştür. Kuzeydeki kümbet 2011 yılındaki depremde yıkılmıştır.

SURP PAULOS VE PETROS KİLİSESİ (ÇİFTE KİLİSE)
Moloz taş ve kerpiç malzemeyle inşa edilmiş yapılar, 1844 depreminde büyük ölçüde hasar görmüştür. XX. yüzyılın başında kaynaklardan Surp Paulos Kilisesi’nin tek nefli, ortası kubbe ile örtülü ve apsisinin iki yanındaki hücreleriyle nispeten sağlam durumda olduğu, aynı tarihlerde Surp Petros Kilisesi’nin ise harap durumda olduğu öğrenilmektedir.
SURP VARDAN KİLİSESİ
Dikdörtgen bir alana oturan yapının, ortada merkezi kubbe ile örtülü olduğu anlaşılmaktadır. Apsisin iki yanındaki hücrelerin önündeki duvarlarda geç dönemde yapılmış geometrik desenli boyamalar ile figürlü süsleme izlerine rastlanmaktadır.
SURP STEPHANOS KİLİSESİ
Moloz taş malzeme ile inşa edilmiş yapı tek nefli olup üzeri pandantiflerle geçişi sağlanan tuğla kubbe ile örtülüdür. Apsis ve iki yanında hücrelerin olduğu bölümler yıkıktır.
SURP DSİRVANAROV ŞAPELİ
Dikdörtgen bir alana oturan yapı moloz taştan inşa edilmiştir. Tek nefli yapının üzeri içten beşik tonozla örtülü, dıştan düz toprak damlıdır. Apsisi derin bir niş şeklindedir. Yapı yakın zamanda onarım geçirmiştir.) Van Kalesinden şehir merkezine doğru giderken bulunan Van Kedi Evinde de Van Kedilerini sevebilirsiniz. Van'dan Edremit'e doğru gidiyoruz meşhur Van kahvaltısını yapmak için. 2017 yılında Edremit sahilini yenilemişler ben İzmir Bostanlıya benzettim. Gölün kenarında cafeler, restoranlar bulunmakta. Van Kahvaltısına 25 TL verdik ve o fiyata gerçekten çok iyiydi Adından Akdamar Adasına gitmek için biletlerimizi alıp, feribot saatine kadar Edremit Sahilinde dolaştık, Van Gölü çok temizdi. Edremit Marina'da 13 TL gidiş-dönüş bilet aldığımız feribota bindik. Güverteye çıkmamıza izin vermiyorlardı. Yaklaşık 30 dakikalık yolculuk sonrası Akdamar Adasına vardık. Yoldayken 20. yy'ın ilk 20 yılında Ermenilerin Türk-Müslüman kızları tecavüz etmek için kayıklara bindirip Akdamar'a götürürken namuslarını korumak için kendilerini Van Gölü'nün derin sularına atan ve boğulan yüzlerce kız aklıma geliyor.
Ada da 1 kilise ve 1 manastır bulunmakta. Manastırın sadece temelinden 2 m yükselen duvarları günümüze kalmış. Kilise ise sapasağlam. Kilisenin önemi dış cephesini süsleyen ve İncil'den metinleri betimleyen kabartmaları. Tek kelime ile muhteşem. Bu arada adaya giriş ücreti 17 TL ve müzekart geçiyor.(Gevaş İlçesi’nin sınırları dahilindeki Akdamar Adası'nda yer almaktadır. Adanın güneydoğusuna kurulmuş olan kilise, Kutsal Haç adına Vaspurakan Kralı I. Gagik tarafından 915-921 yılları arasında Keşiş Manuel'e yaptırılmıştır. Kilisenin kuzeydoğusundaki şapel 1296-1336 tarihlerinde; batısındaki jamaton 1763 tarihinde; güneyindeki çan kulesi 18. yüzyıl sonlarında ilave edilmiştir. Kuzeyindeki şapelin ise, tarihi bilinmemektedir. İlk yapıldığında saray kilisesi olan yapı, sonradan manastır kilisesine dönüştürülmüştür. 2007 yılında geçirmiş olduğu restorasyon sonucunda Anıt Müze olarak hizmete girmiştir. Kilise, mimarisi yanında dış cephelerindeki figürlü taş plastiği ile dikkat çekmektedir. Plan bakımından merkezi kubbeli, dört yapraklı yonca biçimli haç plana sahiptir. Orta mekan yüksek kasnaklı, içten kubbe, dıştan piramidal külahla örtülüdür. Kubbenin yüksek tutulması kilisedeki dikey etkiyi açıkça ortaya koy maktadır. Kiliseye batı ve güneyden birer kapı vasıtasıyla girilmektedir. Kilisenin çevresi daha sonraki dönemlerde ilave edilen yapılarla kuşatılmıştır. Kilisenin figürlü repertuarı oldukça zengindir. Bunun yanında İncil ve Tevrat'tan alınmış çeşitli sahneler bulunmaktadır. Yunus Peygamber’in denize atılması, Hz. Meryem ve kucağında İsa, Adem ile Havva'nın Cennet'ten kovulması, Hz. Davut ile Kral Goliat'ın mücadelesi, Samson Filistinli ikilisi, ateşte üç ibrani genci, Aslan ininde Daniel sahneleri bunların başlıcalarıdır. Batı cephede Kral Gagik'i kilise maketini sunarken gösteren bir sahne yer almaktadır. Dört yöndeki alınlıklarda İncil yazarları boydan tasvir edilmiştir. Bunlardan başka cephenin alt ve üst kesimlerinde, asma sarmaşığından oluşan kuşaklar dolanmaktadır. Bu kuşakların içlerinde çeşitli dünyevi sahneler işlenmiştir. Av sahneleri, çesitli hayvanlar, güreşçiler ve sarayla ilgili bir çok sahneye yer verilmiştir. Ayrıca doğu cephenin tam ortasında asma sarmaşığı bordürünün içerisinde Abbasi Halifesi Muktedir başı haleli, bağdaş kurmuş vaziyette bir elinde kadeh, diğer elinde üzüm tutar vaziyette, tasvir edilmiştir. Dini ve dünyevi sahnelerden başka, hayvan figürleri yönünden de bir çesitlilik göze çarpmaktadır. Aralarda serbest biçimde, asma sarmaşıkları içerisin¬de ve çatıların alt kesimlerinde bu zengin hayvan figürlerini görmek mümkündür. Manastır topluluğunun tarihi IX. yüzyıla kadar inmektedir. Daha sonra 1462'de yenilenen kilise, 1703'teki depremde zarar gördüğünden 1712-1720 tarihleri arasında tekrar onarım geçirmiştir. Kilise, doğu-batı doğrultusunda dikdörtgen bir alana oturmaktadır. Ortadaki merkezi kubbe, batıdan iki serbest ayak ve doğudan apsis duvarına dayanan dört yöndeki kemerlerle taşınmaktadır. Doğudaki ap¬sis beş köşeli olup, iki yanında hücreler bulunmaktadır. Batı taraftaki haç kolunu örten kubbe ise, kaburgalı olarak düzenlenmiştir. Merkezi kubbe dışa yüksek kasnaklı piramidal bir külah şeklinde yansımıştır. Batı ve kuzey cepheye açılmış iki kapı vasıtasıyla giriş sağlanmaktadır. Bunlardan batıdaki portal şeklinde bir düzenleme göstermektedir. Kesme taş malzeme kilisenin tamamında kullanılmıştır. Batı tarafına eklenen jamaton ise, kare planlı ve dokuz bölümlü olarak düzenlenmiştir. Bölümlerin üzeri aynalı çapraz tonozlarla örtülmüştür. Batı cephesindeki dışa taşıntılı girişin üzeri çan kulesi olarak tertip edilmiştir. Alttaki kapı mukarnas kavsaralarıdır. Bu kısımda da yer yer iki renkli düzgün kesme taş malzeme görülmektedir. Kilisenin içerisini de günümüzde büyük ölçüde bozulmuş olan freskler süslemektedir. Bu fresklerde genel olarak Hz. İsa ile ilgili konular işlenmiştir. Düzgün kesme taş malzemeyle inşa edilen yapıda, dış cepheleri süsleyen mimari plastik, kiliseye etkin bir görünüm kazandırmaktadır. Abbasi yoluyla Orta Asya Türk sanatı etkilerini de üzerinde barındırması önemini arttırmaktadır.)(http://tuspa.org/ortacag-donemi-yapilari/)
Akdamar gezisinden sonra göle girmek için Edremit plajına gidiyoruz. Yaklaşık 3 saat  sonra ise Muradiye şelalesinde gitmek için yola çıkıyoruz. Muradiye Şelalesi'ne çok sallanan ve korkunç bir asma köprü ile gidiyoruz.  Muradiye Şelalesine  mutlaka gitmelisiniz.
Van'ın turizm potansiyeli sadece bu değil. Vanadokya denen ve Kapadokya'ya benziyen bir bölgesi, Van Travertenleri, Adır adası ve kilisesi, Hoşap Kalesi ve Urartu yazıtları ve daha fazlası Van'da ancak gerekli tanıtımların yapılamaması, bölgeye giden yolların düzgün ve güvenli olmaması nedeniyle pek turist çekmiyor.














Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Apply BAU ve Diğer Burs Programları İçin Yazdığım Yazılar.

Anadolu Bursiyerliği ile Koç Üniversitesi

Kadir Has Üniversitesi Beyaz Güvercin Bursiyeri Olmak